SIRDAŞ ODALAR
Eğer bu otel odalarının duvarlarının dili olsaydı, ancak Dickens’ın aklına gelebilecek hikâyeler anlatırlardı. Gizli randevulardan politik entrikalara, otellerin tanıklık ettiği hikâyeleri öğrenin.
Yazı: Imogen Lepere
Mandela’nın sığınağı
Saxon, Johannesburg
“Tüm insanların uyum içinde birlikte yaşadığı ve eşit haklara sahip olduğu demokratik ve özgür bir toplum hayali hiç aklımdan çıkmıyor. Bu ideal uğruna yaşıyorum, ama gerekirse bunun için ölmeye de hazırım.” Bu sözleri nedeniyle Mandela ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
27 yıl sonra özgürlüğüne kavuştuğunda Mandela, arkadaşı Douw Steyn’in Johannesburg’daki üst sınıf banliyösünde bulunan evinde inzivaya çekildi ve otobiyografisini tamamlamak için gereken huzuru burada buldu. İki sene sonra Steyn, evini Saxon oteline dönüştürdü, ama Mandela’ya huzur veren dinginlik hâlâ elle tutulabiliyor. İç dekorasyonuna topraksı tonların hakim olduğu otelde etkileyici Afrika sanat koleksiyonunun aydınlatılması, çarpıcı devekuşu yumurtası avizeleriyle sağlanmış. Dört hektarlık orman gülleriyle kaplı bahçe, şehrin gürültüsünü dışarıda tutuyor ve tam ortasında muazzam genişlikteki bir havuz ışıldıyor.
Otelin düzenlediği “Mandela’nın Ayak İzleri” isimli turu sakın kaçırmayın. Eski devlet başkanının ırkçılığa karşı verdiği savaşla etkilediği insanları ve yerleri görme fırsatı yakalayacağınız gezi ufkunuzu genişletecek. Tur Chinatown, Mandela Köprüsü ve Soweto’daki evini de kapsıyor. İki kişilik odalar 400 $’dan başlıyor. saxon.co.za
Oscar Wilde’a övgü
L’Hotel, Paris
L’Hotel, Oscar Wilde’ın ölüm döşeğindeyken meşhur “Ya duvar kağıdı gidiyor ya ben” sözlerini sarf ettiği ve kendi tabiriyle ‘beş parasız öldüğü’ son evi.
Eminiz ki usta nüktedan Wilde, Jacques Garcia’nın 200 yıllık binada hayalgücünü konuşturmasından sonra burada bulunmuş olsaydı daha uzun süre yaşardı… Oscar Wilde süiti bugün koyu ahşap lambri ve altın tavuskuşu işlemeli yemyeşil duvar kağıdıyla döşenmiş. Bar ise mermer sütunları ve kadife perdeleriyle Left Bank hedonizmini haykırıyor. Wilde’ın Michelin yıldızlı Le Restaurant’ta pancar kökü ve incirle bezenmiş Vendée usulü ördek yavrusu yemeden önce Citrus 13 (konyak, şampanya ve ekşi greyfurt karışımı) sipariş ettiğini görür gibiyiz.
Yalnızca 20 odası bulunan L’Hotel, Paris’in en küçük beş yıldızlı oteli. Uzun bir süre boyunca Salvador Dali, Prenses Grace ve Elizabeth Taylor gibi mahremiyet arayan ünlü isimlerin adres defterinde ilk sıralara adını yazdırmış. Biz, tarihsel karakterlerle özdeşleşmiş Chic odalarda kalmanızı tavsiye ediyoruz. Gerçek yıkımın ne demek olduğunu keşfetmek isterseniz, odanıza beş çayı söyleyin ve cibinlikli yatağınızın altındaki mor ipeklere gömülürken elinize Dorian Gray’in Portresi’ni alın. İki kişilik odalar 455 €’dan başlıyor. l-hotel.com
Bob Marley gibi “jamming”
Strawberry Hill, Jamaika
Bob Marley’i kim vurdu? Bu hâlâ cevabı bilinmeyen bir soru ve Marlon James’in 2015’te Booker Prize’ı kazanan Yedi Cinayetin Kısa Hikâyesi kitabının konularından biri. 3 Aralık 1976’da Marley’in evine giren suikastçılar, eşini kafasından vurdu, menajerini ciddi şekilde yaraladı. Sol koluna mermi isabet eden Marley oradan kaçarak, ünlü plak şirketi sahibi Chris Blackwell’in Strawberry Hill’deki evine sığındı. Blue Mountains’ın tatlı meltemleri arasında iyileşen Marley, daha sonra Jamaika’nın huzursuz politik atmosferini konu edinen Natural Mystic isimli şarkıyı yazdı.
Blackwell hâlâ 18’inci yüzyıldan kalma eski kahve tarlasının sahibi ve misafirlerine, mahremiyetlerini koruyacakları bir ortam sunuyor. Beyaz muslin örtülerle kaplı sayvan karyolaları ve bahçeden gelen biberiye kokularıyla 12 kulübesi bulunan otel, kolonyal ve Karayip tasarımından ilham almış. Konferans salonundan, Marley’in adını yazdırdığı müzik ödülleriyle dolu duvarlara bakmadan çıkmayın. Bir de aslan kafası oymalı Gong Suite’te bir gece geçirmenizi tavsiye ederiz. Kingston’ın 914 metre üzerinde bulunan Strawberry Hill’in sakin havası, devasa tarlalarda yıldız elması, kahve ve ilginç bir biçimde çilek yetiştirmek için ideal bir iklim yaratmış. Gerçekten mistik bir deneyim yaşamak isterseniz erken kalkın ve infinity havuzunun kenarındaki sisli tepelerin üzerinden gündoğumunu izleyin. İki kişilik odalar 356 $’dan başlıyor. strawberryhillhotel.com
Gatsby cazibesi
The Plaza, New York
Evet, 20’ler bugünlerde, ilk zamankinden bile fazla rağbet görüyor. Biz de içinizdeki “pür neşe”yi, kentin simgesi haline gelmiş bu otelden daha iyi kucaklayabileceğiniz bir yer düşünemedik. Ernest Hemingway F. Scott Fitzgerald’a, karaciğerini Princeton’a, kalbini ise The Plaza’ya vermesini söylemiş. Dönemin poster çocuğu, eşi Zelda’yla birlikte bu otelde sık sık kalarak ve adına yakışır çılgın partiler düzenleyerek dostunun nasihatini seve seve yerine getirmiş.
Gatsby cazibesine tam anlamıyla kapılmak isterseniz, esrarengiz kahramana ithaf edilmiş 65 metrekarelik Gatsby süitini ayırtın. Baz Luhrmann’ın yönettiği 2013 yapımı filmin parmak ısırtan sonu da burada çekildi, yani dumanlı renk planı ve Odeon camlı avizeler gibi art-deco detayları da gözünüzün bir yerlerden ısırması muhtemel. Günlerinizi Fifth Avenue’de alışverişi yaparak, gecelerinizi de ‘JG’ ve ‘DB’ harfleri işlenmiş robdöşambrınızı giyip Moët’inizi yudumlayarak geçirin. Bir de, zamanında Duke Ellington ve Billie Holiday gibi caz efsanelerinin uğrak yeri olan The Rose Club’ta naneli viski içmeden bu geziyi hakkıyla yerine getirmiş olmazsınız diye düşünüyoruz. İki kişilik odalar 675 $’dan başlıyor. theplazany.com
Hafızalara kazınan bir aşk hikayesi
Cliveden House Hotel, Berkshire
İtalyan tarzı köşkün özürsüz bir güç, politika ve zamparalık tarihi var. Otel, 300 yıl boyunca aristokrasinin kapalı kapılar ardında keyfini sürdüğü günahlarla dolu seçkin bir oyun parkı olma görevini üstlendi. Bunlardan en bilineni Profumo ilişkisidir. Soğuk Savaş zamanında bir Rus casusu, 19 yaşında bir showgirl ve Muhafazakar Parti’nin savaş bakanı arasında dönen fırtınalı bir aşk üçgeni. Bu kaçamak, modern zamanların en büyük skandallarından biri olarak tarihteki yerini aldı.
Burası günümüzde İngiltere’nin önde gelen country otellerinden biri ve her odası ünlü bir misafirinin adına ithaf edilip ona uygun olarak döşenmiş. Muhtemelen, TE Lawrence odasının Arap tarzı cibinlikli yatağı ve oryantal kilimleri ya da Galler Prensi süitinin (adı Kral II. George’un oğlu, olabilecek en “İngiliz” şekilde; kafasına çarpan kriket topu yüzünden yaşamını yitiren Frederick’ten geliyor) 18’inci yüzyıl sanatı epey hoşunuza gidecek.
Akşam yemeğinde şarap eşliğinde hem lezzet hem sunum açısından alkışı hak eden yemekleri afiyetle yerken Profumo kaçamağı hakkında fısıldaşmak serbest! İki kişilik odalar 432 £’den başlıyor. clivedenhouse.co.uk
Yabancı gönderiler
Raffles Hotel Le Royal, Kamboçya
Sene 1975, Phnom Penh şehri Khmer Rouge istilası tehdidiyle çalkalanıyor. Çoğu insan kaçarken, şehirde kalanlar yani büyükelçilik çalışanları ve savaş muhabirleri tarafsız bölge ilan edilen Hotel Le Royal’de bir araya geliyorlar. Gazeteci Jon Swain şehrin son zamanlarını anımsarken “savaş öncesi günlerin miskin cazibesinin” bir tek otelde halen ayakta olduğunu yazmıştı. 17 Nisan’da şehrin düşmesiyle bir devrin sonuna gelindi. Raffles, Kamboçya’nın iç savaş öncesinden kalan iki lüks otelinden biriydi ve acımasız rejimin eskiyi neredeyse yok edişinin fiziksel sembolü gibiydi.
Şimdi ziyaret ettiğinizde de geçmişin büyüsüne kapılmamak elde değil: Resepsiyon salonundaki cilalı siyah beyaz yer karoları, art-deco mobilyalar ve şık keten perdeler, odalarda ise yerli ipekten yapılmış döşemeler ve orijinal ayaklı küvetler gerçekten büyüleyici.
Restoranı Le Royal’de bir akşam yemeği yemenizi ve iki Royal Dynasty menüsünden siparişinizi vermenizi tavsiye ederiz. Nilüfer salatası gibi kıymetli tariflerden bazıları, savaş şiddetlenmeden önce Kral Sihanouk tarafından otelin mutfağına armağan edilmiş ve o zamandan beri restoranın menüsünün vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. İki kişilik odalar 230 $’dan başlıyor. raffles.com
Napolyon usulü
Belmond Villa San Michele, Floransa
Dış cephesi bizzat Michelangelo tarafından tasarlamış eski bir Fransisken manastırında kalmaktan daha tipik bir İtalyan tecrübesi olabilir mi? Sanmıyoruz, özellikle de bahsedilen yer Fiesole kırsalının tepesine konuşlanmış, bir de Floransa, Arno Vadisi ve ötesindeki dumanlı Chianti tepelerine nazırsa…
Belmond Villa San Michele’de kalmak, insanın kendini Toskana’nın ihtişamında kaybetmesi demek. 15’inci yüzyılda rahipler tarafından düzenlenmiş taraçalı bahçelerdeki limon tarlaları yalnızca birkaç saat uzağınızda. La Loggia Restaurant’a giden labirent benzeri Rönesans geçitlerini takip etmek de bir seçenek. Kavisli terası üzüm asmalarıyla kaplı restoran, nefes kesen manzarasıyla bölgedeki en romantik noktalardan biri, üstüne üstlük harikulade geleneksel bir menüye sahip: Carpaccio, baştan çıkarıcı parmesan ve nadide şarapları bir arada hayal edin.
Binanın ön cephesinin tamamına yayılan görkemli Michelangelo süitini rezerve edin (burası Napolyon’un Floransa’da yaşadığı dönemdeki genel merkeziymiş). Tüm mobilyalar sipariş üzerine kiraz ve ceviz ağaçlarından yapılmış, banyo duvarları pastoral fresklerle süslenmiş ve mermer şöminesi muazzam bir etki yaratıyor. İki kişilik odalar 1344 €’dan başlıyor. belmond.com
Marlene Dietrich
Hôtel du Cap-Eden-Roc, Fransa
Cote d’Azur’un hanımefendisi, 140 yılı aşkın süredir ağzı sıkı bir hizmet anlayışına sahip. O denli iyi sır tutuyor ki, beyazperdenin büyüleyici kadını Marlene Dietrich ve saygın politikacı Joseph Kennedy yıllar süren aşk maceralarını burada, eşlerinin ve çocuklarının burnunun dibinde sürdürmeyi başarmış. Bu durum Marlene’in metresi, erkek kıyafetleri giyen kadın varisi Joe Carstairs’in de otele taşınmasıyla iyice tuhaflaşmış. Beyaz Saray’a geçtikten sonra kendinden 16 yaş büyük Dietrich’e olan gençlik aşkından vazgeçen genç John F. Kennedy ise Dietrich’in aşk bulmacasına bu otelde seyirci kalmış.
Hotel du Cap’ın gıpta edilen konumu ve kusursuz hizmeti, nüfuzlu ailelerin nesilden nesle geçecek olan sadakatini kazanmış. Zamansızlık ve zarafet, country tarzı dekore edilmiş ferah odalarında değişmeyen bir gelenek. Otel zevkli duvar kağıtları, yumuşak tonlu ve çiçek desenli yatak çarşafları ve Akdeniz’e nazır balkonlarıyla her daim çok zarif bir atmosfer sunuyor.
Günlerinizi Lérin Adaları etrafında yatla seyahat ederek ya da gözlerden uzak, kayalıklı küçük koylarda doğa yürüyüşü yaparak geçirin. Akşam yemeğinizi ise Riviera’nın en rağbet gören adreslerinden Eden-Roc Restaurant’ında yiyin. İğneli ıstakoz eşliğinde bouillabaisse gibi Fransız klasiklerini, otelin dokuz usta pastacısı tarafından yapılan el yapımı enfes çikolatalar takip ediyor. Rezervasyon için otelle irtibata geçin. hotel-du-cap-eden-roc.com
Fotoğraf imzaları
Fotoğraflar: Fifty-Six Hope Road Music Ltd; Abacus.
Marlene Dietrich fotoğrafı: George Grantham Bain/the Library of Congress
↑ Back to top
Latest
- Latest
- Food and Travel
- 2016 Sayıları
- Ağustos Sayısı 2014
- Ağustos Sayısı 2015
- Ağustos Sayısı 2016
- Aralık Sayısı 2013
- Aralık Sayısı 2014
- Aralık Sayısı 2015
- Ekim Sayısı 2013
- Ekim Sayısı 2014
- Ekim Sayısı 2015
- Eylül Sayısı 2014
- Eylül Sayısı 2015
- Haziran Sayısı 2014
- Haziran Sayısı 2015
- Haziran Sayısı 2016
- Kasım Sayısı 2013
- Kasım Sayısı 2014
- Kasım Sayısı 2015
- Mart Sayısı 2014
- Mart Sayısı 2015
- Mart Sayısı 2016
- Mayıs Sayısı 2014
- Mayıs Sayısı 2015
- Mayıs Sayısı 2016
- Nisan Sayısı 2014
- Nisan Sayısı 2015
- Nisan Sayısı 2016
- Ocak Sayısı 2014
- Ocak Sayısı 2015
- Ocak Sayısı 2016
- Seyahat
- Şubat Sayısı 2014
- Şubat Sayısı 2015
- Şubat Sayısı 2016
- Temmuz Sayısı 2014
- Temmuz Sayısı 2015
- Temmuz Sayısı 2016
- Gurme Seyahat
- Haberler
- Yemek














